Anne ÇocukSağlık Konuları

Bebek Aşıları | Aşı Tarihleri

Sağlıklı bir toplumun temelleri çocukluk dönemlerinde yapılan kontrollü aşılamalara dayanır. Bir aşının koruyucu etkisini gösterebilmesi için uygun yaşlarda ve uygun aralıklarda yapılması gerekir.

Zamanında doğan çocuklarda olduğu gibi erken doğmuş çocuklara da tüm aşılar aynı şemaya göre yapılmalıdır.

Bebeklerin korunması, gebelikten itibaren anne adayına uygulanan aşılar ile başlar, doğumdan sonra sağlıklı bir gelecek için uzun araştırmalar sonucunda oluşturulan ‘Aşı Takvimi’ ile devam eder. Aşı takvimine uyulması, en yüksek düzeyde koruma sağlar, bebeği ölümcül hastalıklar ve sakatlık riskleri içeren hastalıklara karşı korur.

Aşılara geçmeden önce hangi aşıyı ne zaman yaptıracağınızı öğrenmek için aşağıdaki resimlere bakabilirsiniz. ( Düzgün okuyabilmek için resmin üzerine tıklayınız. )

bebeklerde aşı tarihleri

bebeklerde aşı tarihleri

Hepatit B ve Aşısı

Hepatit B; özellikle bebeklerde görülen; esasen solunum sistemini etkileyen, bakterilerin neden olduğu, ağır geçirilebilen bir hastalıktır.

Belirtileri cilt ve boğaz enfeksiyonlarıdır. Hastalığın sonuçları menenjit, zatürree ve kireçlenmedir. Önlem alınmazsa ölümle sonuçlanabilir.

Günümüzde HBV enfeksiyonu tamamen aşılama ile önlenebilir. Hepatit B aşısı bebek doğar doğmaz yapılmalıdır. Eğer annede hepatit B taşıyıcılığı varsa, aşı ile birlikte hiperimmun gammaglobülün uygulanır.

Aşının 2. dozu 1 ay sonra, 3 dozu 6 ay sonra yapılır.

Hastalık bulaşmış birinin öksürüğü ve hapşırığı sonucu ortama yayılan zerrecikler yoluyla bulaşır. Aşının yan etkisi yoktur. Kas içine uygulanır.

Aşı, sağlık bakanlığının ulusal aşı takvimi programına alınmıştır. Sağlık kuruluşlarında ücretsiz yaptırılabilir.

  • Bir doz hepatit B aşısı sonrasında şiddetli (yaşamı tehlikeye sokan) alerjik reaksiyon gelişen bir çocukta, daha başka bir doz uygulanmamalıdır.
  • Hepatit B aşısının; diğer herhangi bir aşının yapılması planlanan günde orta veya ileri derecede şiddetli herhangi bir hastalığı olan bir çocukta uygulanması, iyileşinceye kadar ertelenmelidir.
  • Hepatit B aşısından (veya herhangi bir aşıdan) sonra çocuğunuzda herhangi bir ciddi ya da alışılmadık reaksiyon gelişirse, hemen bir doktor çağırmalı veya çocuğunuzu doktora götürmelisiniz.

asi

Hepatit A ve Aşısı

Hepatit A; aynı ada sahip virüslerin neden olduğu bir karaciğer hastalığıdır. Belirtileri; ateş, yorgunluk, iştah kaybı, mide ağrısı, ishal ve kusma, sarı cilt olarak bilinir. Komplikasyonları ise seyrek olarak karaciğer bozukluğu ve ölümdür.

Bu virüsün bulaştığı, 6 yaşından küçük çocuklarda çoğu zaman hiçbir hastalık belirtisi görülmez. Hastalık virüsün kirlettiği/bulaştığı yiyecek ve içecekler yoluyla bulaşır. Hastalık, bazen kişisel temas ve dışkı ile de yayılabilir.

Hepatit A, çocukluk çağında genellikle iyileşme ile sonuçlanan, çoğunlukla belirti vermeden seyreden bir hastalıktır. Ancak, erişkin ve ergenlerde belirti verip hastalık ve iş gücü kayıplarına neden olmaktadır.

Hepatit A aşısı, inaktif (ölü virüs içeren) bir aşıdır. 2 yaşındaki veya daha büyük çocuklara uygulanabilir. İkincisi ilk dozdan 6-18 ay sonra olmak üzere, 2 doz hepatit A aşısına ihtiyaç vardır.

Hepatit A aşısının ayrıca, bu enfeksiyonun sık görüldüğü bölgelerde yaşayan çocuklara, Hepatit A düzeyi yüksek olan toplumlara ve hastalığın sık görüldüğü ülkelere gidecek yolculara yapılması önerilmektedir.

  • Alüminyuma karşı şiddetli alerjisi olduğu bilinen bir çocuğa, Hepatit A aşısı yapılmamalıdır.
  • Hepatit A aşısının ilk dozundan sonra yaşamı tehdit eden alerjik reaksiyon gelişen çocuklara, ikinci doz uygulanmamalıdır.
  • Hepatit aşısının ya diğer herhangi bir aşının yapılması planlanan günde orta veya ileri derecede şiddetli herhangi bir hastalığı olan bir çocukta aşı uygulanması, iyileşinceye kadar ertelenmelidir.
  • Çocuğunuzda beklenmedik sonuçlar görülürse doktora başvurmanız gerekmektedir.

Karma Aşı (Difteri, Boğmaca, Tetanos Aşısı)

Özellikle çocukluk yaş grubunda hayatı tehdit eden difteri, boğmaca ve tetanos hastalığına karşı geliştirilen ve üçü bir arada yapılan bir aşıdır. Ülkemizde 2-4-6. aylarda, 18. ayda ve 4-6 yaş arasında olmak üzere, çocukluk döneminde toplam 5 kez yapılmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından tam hücreli boğmaca aşısı içeren karma aşılar sağlık ocaklarında uygulanmaktadır. Ancak hücre içermeyen (asellüler) boğmaca aşısının bazı özel durumlarda kullanılması önerilebilir. Bu durumlar şunlardır:

– Tam hücreli aşı uygulandıktan sonra aşı yerinde ya da tüm vücutta reaksiyonları (aşı yerinde şişlik, huzursuzluk, yüksek ateş ve devamlı ağlama şikayeti) olan çocuklar.
– Havale nedeniyle tedavi gören veya ateşli havale geçiren çocuklar.

Altı yaşın üzerindeki çocuklara boğmaca aşısı yapılmaz; difteri tetanos toksoid (Td) aşısı yapılır. Her 10 yılda bir TD aşısı tekrarlanmalıdır.

Aşı sonrası ateş, uyku hali, kusma, iştahsızlık sıklıkla görülür. Ateş düşürücü ilaçlar ve fizik soğutma yöntemleri ile ateş düşürülmelidir. Aşı yerinde ise kızarıklık, sertlik, hassasiyet gibi reaksiyonlar görülebilir.

Karma aşıdaki bu yan etkilerin daha çok tam hücre içerikli boğmaca aşısına bağlı olduğu bilindiğinden, ekonomik durumu elverişli olan ve hekimin uygun gördüğü hastalara asellüler boğmaca aşısı yapılmaktadır. Çocuk felci aşısı (IPV) ve menenjit aşısı (HİB) aşıları ile birlikte aynı flakon içerisinde (beşli aşı: DtaB-IPV-HİB) ve bunlara Hepatit B aşısının da eklenmesiyle (altılı aşı: DtaB-IPV-HİB-HBV) tek seferde çoklu bağışıklama da yapılabilir.

Difteri Aşısı

Difterinin asıl nedeni, ‘Corynebacterium diptheriae’ adlı bir bakteridir. Gerçek hastalık, bakteri toksinini veya zehrini vücuda salgıladığı zaman ortaya çıkar. Özellikle insanların ağızlarında, boğazlarında ve burunlarında yaşayan ve türeyebilen bu bakteri, öksürme ve hapşırma yoluyla diğer insanlara kolayca bulaşabilir.

Nadiren ciltteki yaralardan direkt temasla veya difterili kişinin yaralarındaki sıvının bulaştığı nesnelere dokunma yoluyla da bulaşabilir.

Bazı difteri hastaları; hasta gözükmeyebilir ama hastalığı bu durumda bile yaymaya devam edebilir.

Boğmaca Aşısı

Bebeklerde beslenme ve solunumu zorlaştıran ve haftalarca devam eden şiddetli öksürük nöbetlerine yol açan solunum sistemi enfeksiyonudur.

Zatürre, havale nöbetleri, beyin hasarı ve ölüme neden olabilir. En ağır seyir aşısız çocuklarda ve 1 yaşın altındaki bebeklerde görülür, ölümlerin yarısı bu yaştadır.

Erken aşılama bebekleri bu ağır hastalıktan korur.

Tetanos Aşısı

Tetanos mikrobu, genellikle toprakta yaşayan, vücuda çok küçük yara ve kesiklerden dahi girebilen bir mikroptur. Mikrop salgıladığı ‘tetanos zehri’ ile omuriliğe ve sinir sistemine zarar vermekte ve gelişmiş tüm tedavi olanaklarına rağmen hala 10 hastadan 6’sının ölümüne yol açmaktadır.

Oksijensiz ortamda yaşayan bu mikrop paslı çivi, bıçak gibi maddelerin yanı sıra cam kesiği, hayvan pisliği ve açık yaraların toprakla temas etmesi sonucunda insanlara bulaşmaktadır.

Tetanos hastalığı en sık yaşamın birinci ayının bitiminden önce görülmekte ve ‘yenidoğan tetanosu’ adını almaktadır. Yeni doğan bebekler, tetanos mikrobuyla ya sağlıksız şartlardaki doğum esnasında ya da doğum sonrası göbek bağının steril olmayan koşullarda kesilmesi nedeniyle karşılaşmaktadır.

Tetanos hastalığının bebeklerdeki en önemli üç belirtisi; emme güçlüğü, kasılmalar ve teskin edilemeyen ağlamadır. Bebekleri yenidoğan tetanosundan korumak için, anne adaylarının gebeliklerinin 3. ayından sonra mutlaka tetanos aşısı olmaları gerekmektedir. Tetanos aşısı hem anneyi hem de bebeği koruyacağı gibi, ne anneye ne de doğacak bebeğine karşı zararlı bir etkisi olmaz. İster hastanede, ister farklı bir ortam ve koşulda doğum yapılacak olsun tüm anne adaylarının aşılanması gereklidir.

Çocuk Felci

Çocuk felci hastalığının nedeni, polio virüsü denilen bir mikroptur. Çevre koşularının kötü olduğu yerlerde suların, besinlerin mikroplu dışkı ile kirlenmesi ve kalabalık ortamlarda havaya yayılan mikropların solunmasıyla bulaşır.

Hastalığa yakalanan çocuklarda hafif ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, bulantı-kusma gibi her hastalıkta görülebilecek ortak bulgular mevcuttur. Bazı çocuklarda hastalık bu bulgularla sınırlı kalırken, bazılarında ise kalıcı felçler meydana gelmektedir. Felçler çok tipik olarak yumuşaktır. Yani kaslar sert ve kasılmış durumda değildir. Felçler genel olarak, çocuğun kendini ayağa kaldırmasında ve yürümesinde güçlük şeklinde ilk bulgularını verir.

Günümüzde çocuk felci hastalığına karşı kullanılan iki farklı aşı vardır. İnaktive Çocuk Felci Aşısı (Enjeksiyon şeklinde uygulanır ) ve Oral Çocuk Felci Aşısı (Ağızdan damla şeklinde verilir.) İnaktive Çocuk Felci Aşısı, ölü aşıdır. Son derece güvenli ve etkin olması en önemli özelliğidir.

Yaşamın ikinci ayından başlayarak 1-2 ay arayla toplam 3 doz enjeksiyon şeklinde uygulanır. Bebek 18 aylık olduğunda bir hatırlatma dozu daha yapılmalıdır. Pasteur Merieux Connaught tarafından geliştirilen beşli aşı içerisinde difteri, tetanos, boğmaca ve Hib aşıları birlikte bulunmaktadır. Başta sanayileşmiş ülkeler olmak üzere birçok ülkede yaygın olarak kullanılmaktadır. Çocuk felcine karşı bireysel korunmanın sağlanmasında vazgeçilmez bir aşıdır.

Oral Çocuk Felci Aşısıi ağızdan damla şeklinde verilerek uygulanmaktadır. Oldukça etkin bir aşı olmakla birlikte, aşının verilmesi sırasında çocuğun kusması ya da tükürmesi gibi olumsuz durumlar olabilir. Aşı uygulanması esnasında ishali olan bebeklere bir ay sonra bir doz aşının daha uygulanması tavsiye edilmektedir. Çocuk felcine karşı toplumsal korunmanın sağlanmasında önemi vardır.

Menenjit Aşısı (HİB)
Hib (hemofilus influenza tip b), 5 yaş altındaki çocuklarda sık görülen ve başta menenjit olmak üzere ölümle sonuçlanabilen birçok ağır hastalığa neden olan bir bakteridir. Hib kaynaklı enfeksiyonlar, 5 yaş altındaki her çocuk için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

Özellikle 2 yaş altındaki bebeklerde vücudun kendini enfeksiyonlardan koruyan bağışıklık sistemi tam olarak gelişmemiştir. Bu nedenle çocuklar aşılanarak korunma altına alınmalıdır.

5 yaş altındaki her 100 çocuktan 5’i Hib bakterisini taşımaktadır. Hib enfeksiyonlarına yakalanan ya da sadece taşıyıcı olan çocukların solunum yollarında ve tükürüklerinde bol miktarda bulunan bakteriler öksürük, aksırık gibi yollarla dış ortama atılırlar. Sağlıklı çocukların ortamda bulunan Hib bakterilerini soluması ile hastalık damlacık enfeksiyonu şeklinde kolayca bulaşır.

Özellikle kreş ve anaokullarındaki çocuklarda Hib enfeksiyonuna yakalanma riski daha fazladır.

HİB aşısı karma ve çocuk felci aşılarıyla (ayrı ayrı veya beşli aşı şeklinde tek doz) birlikte 2, 4 ve 6. aylarda yapılabilir. 18. ayda tekrar edilir. Altıncı aydan sonra ilk kez yapıldığında 1 yaşına kadar 1 ay arayla 2 doz ve 1 yıl sonra olmak üzere 3 doz, 1 yaşından sonra 2 ay arayla 2 doz ve 2 yaşından sonra ise tek doz yapılır.

Aşının yan etkisi sık görülmez. Ateş, aşı yerinde şişlik, kızarıklık ve ağrı gibi genellikle 12-24 saat kadar devam eden reaksiyonlar görülebilir.

Verem ve Aşısı

Verem (tüberküloz), insanlığın en eski hastalıklarından birisidir. Özellikle akciğeri tutan, ancak vücudun hemen her organına yerleşebilen, sinsi seyirli bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalığa neden olan etken ‘Mikobakterium’ adlı mikroptur. Sıklıkla solunum yoluyla bulaşır.

Çocuklarda %90 oranında akciğerlere yerleşir. Ayrıca ağız içi, bademcikler, bağırsaklar ve deriye yerleşmesi de söz konusu olabilir.

Hastalık bulaştıktan 6 hafta kadar sonra ilk belirtiler görülmeye başlar. 38 derece civarında ateş, halsizlik, iştahsızlık, hafif öksürük, bazen eklem ağrısı görülür.

Kuşkusuz bu belirtiler sadece verem hastalığında görülmez. Çekilen akciğer röntgeninde şişmiş lenf bezelerinin tespiti öncelikle verem hastalığını düşündürür.

Tedavi edilmeyen akciğer veremi ilerler; akciğer zarını, iç organları, kemikleri ve nihayet beyin zarlarını tutarak menenjit sonucu ölüme yol açabilir.

Verem hastalığı, iyileşme sonrasında bile yaşam boyu süren solunum sistemi bozuklukları, zekâ geriliği ve sakatlıklar gibi çok önemli kalıcı hasarlara neden olabilmektedir.

Verem aşısı (BCG), tüberküloz mikroplarına karşı yüksek derecede koruma gücüne sahip bir aşıdır. Bebek 1 veya 2 aylık olduğunda sol omuzdan deri içine yapılır. Uygulandıktan sonra oluşan beyazlık yarım saat içinde kaybolur. Birkaç hafta içinde yara oluşur, sekizinci haftada kabuklanır. Bu durum genellikle tedavi gerektirmemektedir.

  • Doğumdan sonraki 3 ay içinde herhangi bir araştırmaya gerek olmaksızın BCG aşısı yapılabilir.
  • Tek doz şeklinde uygulanmalıdır.
  • 3 aydan büyük çocuklara PPD testi yapılıp negatif bulunduğu taktirde aşı uygulanır. Test pozitif bulunursa bebek, ileri araştırma, kesin tanı ve tedavi için takibe alınır.
  • Sağlıklı bireylere uygulanan aşının koruma süresi yaklaşık 5 yıl olduğundan, ilkokul 1. sınıfta verem aşısı tekrarlanmalıdır.

Zatürree (Pnömokok) ve Aşısı

‘Pnömokok’ adı verilen mikroplar, çocukluk çağında, alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları, zatürree, orta kulak iltihabı ve menenjit gibi hastalıklara neden olan önemli etkenlerden birisidir. Antibiyotiklerin sık kullanımı nedeniyle sıklığı azalmış olmakla birlikte, hala çok sayıda süt çocuğu ve yaşlı kimsenin ölümüne neden olmaktadır.

Çeşitli kronik hastalıklar, müzmin solunum yolu ve kalp rahatsızlıkları, kanser ve şeker hastalığı olanlarda, dalağı ameliyatla alınmış kimselerde Pnömokok enfeksiyonu kolaylaşır.

Her ne kadar pnömokoklar sıradan antibiyotiklerle tedavi edilebilmekteyseler de, sayılan risk faktörlerine sahip bireylerde enfeksiyon ağır seyredebilmektedir. Son yıllarda antibiyotiklere dirençli Pnömokok enfeksiyonları artmakta, aşıyla korunma önem kazanmaktadır.

Pnömokok aşısı, bu hastalığı meydana getiren başlıca mikropların etkisiz hale getirilmesi ile hazırlanan karma bir aşıdır. Aşı, zatürree ve beyin iltihabı nedeni olan mikrobun 23 değişik tipine karşı koruyucu olacak şekilde hazırlanmış olup, bu tipler %95 sıklıkla görülen mikrop tipleridir.

Bu aşı 18 aylıktan büyük bebekler ile tüm çocuk ve erişkinlere önerilmekte, dalağı alınmış ya da bağışıklık sistemi baskılanmış kişilere ise kesinlikle uygulanması gereken bir aşıdır.

Aşı tek doz şeklinde uygulanmakta ve daha sonra 5 yılda bir hatırlatma dozu yapılmaktadır.

Suçiçeği ve Aşısı

Suçiçeği, aşı ile korunabilen bir hastalıktır. Suçiçeği, bulaşma özelliği en yüksek olan hastalıktır. ‘Varisella-Zoster Virüsü’ adı verilen bir mikrobun neden olduğu suçiçeği, çocukluk döneminin en sık görülen bulaşıcı hastalıklarından biridir.

Suçiçeği virüsü, hastalık geçtikten sonra vücuttan tamamen atılmaz. Sinir uçlarına yerleşir ve zamanla hastalık, kullanılan ilaçlar, yorgunluk, yaşlanma gibi bağışıklığı zayıflatan nedenlerle sinir boyunca ilerleyip deriye ulaşarak o bölgede kaşıntılı, ağrılı ve suçiçeğindekine benzeyen içi sıvı dolu kabarcıklara sebep olur. Bu hastalığa da “zona” denir. Yani zona ve suçiçeğinin etkeni aynı mikroptur.

Hastalık genellikle, 1-10 yaşları arasında sık görülür. Kreşe giden çocuklarda 1-5 yaşlarında, gitmeyenlerde ise ilköğretim çağında daha sık rastlanır.

Suçiçeği aşılamasının düzenli olarak yapıldığı ülkelerde, 12-24 ay arasındaki çocuklar bir defa aşı olur. Ayrıca suçiçeği geçirmemiş daha büyük çocuklara ve yetişkinlere de suçiçeği aşısı önerilmektedir.

Suçiçeği genellikle hafif seyirli bir hastalık olmakla birlikte, hem erişkinler hem de çocuklarda aşağıdaki komplikasyonlara yol açabilir: * Ciltte bozukluk ve izlere yol açan enfeksiyonlar * Hastanede tedavi gerektiren zatürree, ansefalit hastalıkları * Bazı vakalarda ölümler Hekimin bilgilendirmesi ve ailenin veya kişinin isteği ile 12 ay-12 yaş arasındaki çocuklara bir kez, 13 yaşında veya daha büyük çocuklara ve yetişkinlere ise en az 4 hafta ara ile 2 kez uygulanır.

Aşı, büyük çocuk ve yetişkinlerde üst kola, küçük çocuklarda ise kola veya bacağa, deri altına veya kas içine uygulanır. Diğer aşılarla aynı anda, ancak farklı bir koldan veya bacaktan uygulanabilir.

  • Suçiçeği geçiren çocuklar, bütün döküntülerinin kabuklandığından emin olunmadan okula veya kreşe gönderilmemeli, kapalı ortamlarda suçiçeği geçirmemiş, aşısız kişilerden uzak tutulmalıdır.
  • Virüs, soluma veya öksürme ile etraftaki yüzeylere bulaşabilir.
  • Hastaya veya etrafındaki yüzeylere dokunan kişilerin ellerini su ve sabunla yıkaması gerekir.
  • Suçiçeği, bulaşma özelliği çok yüksek olan bir hastalıktır. En etkili korunma yöntemi aşılanmaktır.
  • Önceden bilinen, aşı içeriğindeki herhangi bir maddeye karşı alerjisi olanlara, yüksek ateşle birlikte süre giden ağır enfeksiyon hastalığı olanlara, bağışıklık sisteminde yetersizlik olanlara, gebelere veya aşıdan sonraki 3 ay içerisinde gebelik planlayanlara, suçiçeği geçirdiği bilinen kişilere aşının yapılması gereksizdir.

3’lü Karma Aşı KKK (Kabakulak, Kızamık, Kızamıkçık)

Hastalık yapan bu üç virüsün zayıflatılması ve hastalık yapıcı etkilerinin ortadan kaldırılması yoluyla geliştirilen üçlü kızamık, kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı yıllardır tüm dünyada güvenle kullanılmaktadır.

Bebekler anne karnındayken annenin bu hastalıklara karşı oluşturduğu bağışıklık cisimciklerini (antikorlar) almakta ve bu şekilde yaşamın ilk aylarında doğal olarak korunmaktadırlar. Ancak anneden geçen bu antikorların yavaş yavaş ortadan kalkması nedeniyle bebekler 9. aydan itibaren korunmasız olarak kalabilmektedir. Bu nedenle tüm bebeklerin 9. aydan itibaren mutlaka bir doz kızamık aşısı almaları gerekmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde 9. ayda kızamık aşısı yapılır ve 15. ayda tekrar edilir. Ülkemizde de daha önce bu şekilde yapılırken 01.01.2006 tarihinden itibaren 12. ayda tek doz kızamık, kızamıkçık ve kabakulak aşısı uygulamasına geçilmiştir. İkinci doz ise ilköğretim 1. sınıfta (4-6 yaşlar arasında) yapılmaktadır.

Kızamık, kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı olan bebeklerde nadiren aşıdan 5 ile 12 gün sonra hafif ateş ve bazı hafif deri döküntüleri olabilmekte ve bu belirtiler tedaviye gerek kalmadan 1-2 günde kendiliğinden iyileşmektedir. Bu bebeklere doktor tavsiyesiyle bir iki gün süreyle ateş düşürücü şurup ya da fitil verilebilir.

KKK karma aşısı; bu hastalıklardan herhangi birini geçirmemiş erişkinlere de uygulanabilir. Aşı yapılacak kişinin örneğin önceden kabakulak geçirmiş olması bu üçlü karma aşının yapılmasını engelleyici bir neden değildir. Sadece hamilelere uygulanmaması gerekir.

Kabakulak

En belirgin bulgusu tükürük bezlerinin şişmesine bağlı olarak yanaklar ve çenede şişliktir. Kabakulak geçiren çocukların genellikle baş ağrısı ve ateşi olur.

Ancak bazen kabakulak, beyinde ve diğer organlarda iltihaplanmaya (beyin iltihabı ve menenjit) neden olabilir. Ergenlerde ve genç yetişkin erkeklerde testis iltihabına ve nadir de olsa kısırlığa yol açabilir.

Her üç kişiden biri, belirti olmaksızın kabakulak geçirir. Öksürük ve hapşırık yoluyla bulaşır, hatta sadece konuşması ile havaya dağılan virüs ile solunum yoluyla alırlar. Virüsle karşılaşma sonrası hastalığın belirtileri başlayana kadar geçen kuluçka süresi 2-3 haftadır ve bulaşma olduktan 2 hafta sonra bulaşıcı dönem başlar, 24. güne kadar devam eder.

Kızamık

Kızamık hastalığına aynı ismi taşıyan ‘kızamık virüsü’ neden olur. O kadar hızlı ve kolay yayılır ki, hastalığı geçirmemiş bir kişi kızamık virüsü ile karşılaştığında mutlaka hastalanır. Kızamık, hasta kişinin öksürmesi, hapşırması ve hatta sadece konuşması yoluyla havaya dağılan virüsün solunum yolu ile alınmasıyla bulaşır. Pek çok çocuk için kızamık döküntü, soğuk ve birkaç gün okula gidememek demektir.

Hastalığın diğer belirtileri kuru öksürük, burun akıntısı ve sulu kızarmış gözlerdir. Ağız içinde “Koplik lekeleri” denen küçük beyazımsı noktalar görülebilir.

Kızamık geçiren hamile bir kadın bebeğini düşürebilir veya erken doğum yapabilir.

Kızamığın ilk belirtileri virüsle karşılaştıktan 10-12 gün sonra ortaya çıkan ateş, burun akıntısı, öksürüktür. Döküntü günler sonra ortaya çıkar. Kızamık geçiren çocuk, döküntüler başlamadan 4 gün öncesinden hastalığı bulaştırmaya başlar ve döküntüler kaybolduktan sonra dört gün boyunca bulaşıcılık devam eder.

Kızamıkçık

Kızamıkçık, ‘3 günlük kızamık’ olarak da tanınır ve ‘kızamıkçık virüsü’ tarafından meydana getirilir. Genellikle bahar ve kış aylarında görülür. Öksürme, hapşırma, konuşma ile hava yoluyla yayılır. Çocukların çoğu hızlı ve tamamen iyileşir. Çocuklar kızamıkçık hastalığını genellikle hafif geçirirler. 24 saat kadar süren hafif ateş, yüzde ve boyunda 3-4 gün boyunca devam eden döküntüler görülür.

Kızamıkçık, kızamık ve kabakulak gibi aşılanmamış gençler ve erişkinlerde de görülen bir hastalıktır. Kızamıkçık geçiren erişkinlerde boynun arka kısmındaki bezlerde şişlik ve eklemlerde ağrı, şişlik veya sertlik görülebilir.

Kızamıkçık ile ilgili en büyük tehlike çocuklar veya erişkinler için değil, doğmamış çocuklar içindir. Eğer gebe bir kadın hamileliğinin ilk aylarında kızamıkçık geçirirse, bebeğin sakat doğma riski ortaya çıkar. Bu durum ‘doğumsal kızamıkçık sendromu’ olarak adlandırılır.

Bu bebeklerde körlük veya sağırlık görülebilir, kalplerinde hasar veya beyinlerinde gelişme gerilikleri olabilir. Bu bebeklerin çoğunun zekâsı geri olacaktır. Hamile kadınlar kızamıkçık geçirdiğinde düşük görülme oranı da yüksektir. Kızamıkçık virüsünü aldıktan 12-23 gün sonra hastalığın belirtileri başlar. Kızamıkçık en çok, döküntülerin olduğu dönemde bulaşıcıdır.

İshal ve Aşısı (Rotavirüs Aşısı)

Çocuklarda 5 yaş altındaki en sık ölüm nedeni ishallerdir. İshallerin ise %80-90 gibi büyük kısmı virüslerden kaynaklanmaktadır. Rotavirüsler ise en sık görülen viral ishal etkenidir. Rotavirüsler her yerde bulunabilmekte ve dünyada 3 ile 5 yaş arasındaki çocukların %95’i enfekte olmaktadır. Diğer birçok mikrobik hastalığın aksine hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki bebeklerde ve küçük çocuklarda ağır sıvı kaybı, yüksek ateş ve yoğun kusmalarla seyreden ishallere yol açmaktadır. Ayrıca hijyen durumu, sağlık hizmetlerinin gelişmesi ve su kaynaklarının temiz olması da bulaşmaya engel olamamaktadır. Ev içi ve toplumda hızla salgınlara yol açabilmektedir.

1970’li yılların başından itibaren aşılama çalışmaları başlamış, daha önce ruhsat alan aşılar ciddi yan etkileri nedeniyle sonradan kaldırılmıştır. Son yıllarda iki yeni aşı ruhsat alarak hem yurt dışında hem de ülkemizde yapılmaya başlanmıştır. Aşılar hem hastalığa yakalanmayı ve ishal nedeni ile hastaneye yatışı %70 oranında azaltmış, hem de ağır enfeksiyonlara karşı %100 koruma sağlamıştır.

Aşı ağız yoluyla 2 veya 3 dozda (firmalara göre doz sayısı değişmektedir) ve ilk doz en geç 8-12 hafta arasında olmak üzere 1-2 ay aralıklarla yapılabilir. Aşılama en geç bebek 7-8 aylık olduğunda tamamlanmalıdır. Aşı sonrası en sık görülen yan etkiler ateş, kusma ve hafif ishal tablosu olarak bilinmektedir.

Grip Aşısı

Grip virüsünün alt tipleri her yıl değişebildiği için, her yıl yeniden aşı yapılmalıdır. Her yıl olmak üzere, 6 aydan büyük ve belirli risk faktörü olan çocuklara (astım, kalp hastalığı, orak hücreli anemi, HİV enfeksiyonu, diyabet ve sık tekrarlayan akciğer hastalığı olanlar, sağlık çalışanları ve yüksek risk altında bulunan insanlarla yakın temasta bulunanlar) ve istek üzerine yine 6 aydan büyük her çocuğa yapılabilir.

Yumurta ve tavuk etine allerjisi olanlara önerilmez. 9 yaşın altında ilk kez yapılırken yeterli antikor yanıtının oluşması için 1 ay arayla 2 doz yapılmalıdır; 9 yaş üstünde ise tek doz yeterlidir. 3 yaşın altında ise yarım doz yapılması önerilir.

Kas içine yapılır ve yan etki olarak aşı yerinde şişlik, kızarıklık, hassasiyet ve nadiren halsizlik, ateş ve kas ağrısı görülebilir.

HPV aşısı

Ülkemizde 2007 yılı içerisinde kullanıma giren yeni bir aşıdır. Özellikle kadınlarda, ileri yaşlarda en sık görülen genital kanserlerden olan serviks (rahim ağzı) kanserinin, bilinen en önemli nedeni Human papilloma virüslerdir (HPV). Aşılama ile bu virüse karşı %100 koruma öngörülmektedir. Şu anda 9 ile 26 yaş arasındaki kızlara 3 doz olarak önerilmektedir. İlk dozdan 2 ay sonra 2. doz, 4 ay sonra da 3. doz kas içine yapılmaktadır.

Kaynak

İlgili Makaleler